Zekatın önemi

Beşerin hayat-ı içtimaîsinde(sosyal hayatında) bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilâlâtın(ihtilallerin) menşe'i(kaynağı) iki kelimedir:

Birisi: "Ben tok olduktan sonra, başkası açlıktan ölse bana ne?"

İkincisi: "Sen çalış, ben yiyeyim."

Bu iki kelimeyi de idame eden(devan eden), cereyan-ı riba(faiz) ve terk-i zekattır(zekatın terketmesidir). Bu iki müdhiş(önemli) maraz-ı içtimaîyi(sosyal hayatı) tedavi edecek tek çare, zekatın bir düstur-u umumî(genel kural) suretinde(şeklinde) icrasıyla, vücub-u zekat(zekatın gerekliliği) ve hurmet-i ribadır(faizi kovması). Hem değil yalnız eşhasta(şahıslarda, kişilerde) ve hususî(özel) cemaatlerde, belki umum(bütün) nev'-i beşerin(insanların) saadet-i hayatı(hayatının mutluluğu) için en mühim bir rükün(şart) belki devam-ı hayat-ı insaniye(insanın hayatının devamı) için en mühim bir direk, zekattır. Çünki beşerde(insanlarda), havas(zengin) ve avam(orta, fakir) iki tabaka var. Havastan avama merhamet ve ihsan(hediye) ve avamdan havassa karşı hürmet ve itaatı temin edecek, zekattır. Yoksa yukarıdan avamın başına zulüm ve tahakküm(hükmetme, tepeden bakma) iner, avamdan zenginlere karşı kin ve isyan çıkar. İki tabaka-i beşer(insan tabakası) daimî bir mücadele-i maneviyede(manevi mücadelede), bir keşmekeş-i ihtilafta(kavga, ayrılıkta, ihtilafta keşmekeşlik) bulunur. Gele gele tâ Rusya'da olduğu gibi, sa'y(iş, işçiler) ve sermaye mücadelesi suretinde(şeklinde) boğuşmaya başlar.

Ey ehl-i kerem(ikram ehli) ve vicdan ve ey ehl-i sehavet ve ihsan(ihsan ve cömertlik ehli)!

İhsanlar(verilenler) zekat namına(adına) olmazsa, üç zararı var. Bazan da faidesiz(faydasız) gider. Çünki Allah namına vermediğin için, manen minnet ediyorsun; bîçare(çaresiz) fakiri minnet esareti altında bırakıyorsun. Hem makbul(kabul) olan duasından mahrum kalıyorsun. Hem hakikaten(gerçekten) Cenâb-ı Hakk'ın malını ibadına(kullarına) vermek için bir tevziat(dağıtım) memuru olduğun halde, kendini sahib-i mal(mal sahibi) zannedip bir küfran-ı nimet(nimet vereni inkar) ediyorsun. Eğer zekat namına versen; Cenâb-ı Hak namına verdiğin için bir sevab kazanıyorsun, bir şükran-ı nimet(nimetlere şükür) gösteriyorsun. O muhtaç adam dahi sana tabasbus(minnet) etmeğe mecbur olmadığı için, izzet-i nefsi(nefsinin izzeti, onuru) kırılmaz ve duası senin hakkında makbul(kabul) olur. Evet zekat kadar, belki daha ziyade(fazla) nafile ve ihsan, yahut sair(diğer) suretlerde(şekillerde) verip riya ve şöhret gibi, minnet ve tezlil gibi zararları kazanmak nerede? Zekat namına o iyilikleri yapıp, hem farzı eda etmek(yerine getirmek), hem sevabı, hem ihlası, hem makbul bir duayı kazanmak nerede? (22. Mektub 2. Mebhas)

Kaynak:http://www.mehmetkonca.com/ana_baglanti_sayfalari/zekatin_onemi.htm